Motivasyon ve self motivasyon arasında çok da ince olmayan bir çizgi var. Motive edilmek çalışanın bir gereksinimi, self motivasyon ise bir çalışanın taşıdığı bir değer. Bir kurumun kültürüne yönelik açıklamasını okurken gözüme çarptı: Biz self motivasyona büyük önem veririz, bizimle çalışanlar kendi kendini motive ederler. Önce ne güzel diye düşünüyor olabilirsiniz ama düşününce bir boşluk oluşmuyor mu?
Kendi kendisini her durumda motive edebildiğini düşündüğüm profesyonel bir yöneticiye sordum. “Şirketler motive etme sorumluluğunu bırakıp senin gibi self motivasyon gücü yüksek kişilerle mi çalışmalı? Burada bir tuhaflık yok mu?”
“Çalışanın kendini daima motive edebilmesi için önünde kendisinden daha büyük bir motivasyon kaynağı olması gerekir.”
Evet, işin sırrı burada.
Maddeler halinde gidelim yine…
İki görüş daha aldım.
Birincisi uzun yıllardır aynı şirkette çalışan deneyimli bir orta kademe yöneticiden. Şöyle yazmış: “Şartlar –tıpkı bizim şirkette olduğu gibi- kötüyse, kendi kendini motive eden bir insanı tutabilmek zaten mümkün değil. Akıllı ve kendi özelliklerini değerlendirebilen bir aday, bu özelliğini ön plana çıkarabileceği ve yükselebileceği bir iş arayışına girer. Mağazacılık alanında biz böyle profilleri tutamıyoruz elimizde. Bir sonraki kariyer adımına geçmek ile ilgili sabır göstermiyorlar.”
Haklı, perakende sektörü zor bir sektör. Genç çalışanlar, mağazalarda zaman kaybetmeden yönetici olmak istiyorlar. Mağaza tozu yutma konusunda isteksizler. (Bu da başka bir yazının konusu olabilir. Mutlaka yutmaları gerekiyor mu emin değilim.) Kendi kendilerini bir motive ediyorlar, iki motive ediyorlar, üçüncü de “Yeter biraz da sen beni motive et!” diyor, gidiyorlar. Haksızlar mı?
İkincisi, üç yıllık deneyimi olan genç ve ateş gibi bir çalışandan. “Kendimi gündelik işlerle ilgili elbette motive ediyorum, mecburum. Her krizde biri gelsin benim bozulan motivasyonumu düzeltsin diye beklersem kimse gelmez. Fakat, bağlı bulunduğum yöneticinin beni motive etmesini bekliyorum elbette. Ücret, yan haklar, sosyal ortam iyi ama geri bildirim alamıyorum. Yaptığım şeyler uzayda kayboluyor sanki. Sorduğumda da, bitti o tamam diyor. Ben o zaman anlıyorum, beğendiğini ve kabul gördüğünü. Yoğun olduğu için geliştirilmesi gereken yerlere dönüş yapıyor ama tamamen iyi olan bir işte “sen anla iyi olmuş” demek istiyor. Benim işte o anda, kendi kendimi motive ederek, ses çıkmadığına göre iyiyim demem gerekJ”
Ne kadar içten bir anlatımla geri bildirimin önemini ortaya koydu, bravo!
Fakat geri bildirim eksiği var.
Ödüllendirilme ihtiyacı var.
Eksikleri var.
Bir basketbol takımı gibi hareket etmek zorundayız. Motive etmek, koçun en önemli görevi. Motivasyon tekniği farklı olan koçlar var. Kimileri başarılı oluyor, kimileri Obradoviç oluyor. Fakat, maçın arasında gerekirse mola alarak, kısa, orta ve uzun vadede taktik vermekten, yüreklendirmekten, sırtına vurmaktan, hadi demekten vazgeçen bir koç olamıyor. Kendi kendini süper motive eden bir oyuncuyu oyunda tutmak mümkün. Onu motive ederek!
Işık Şerifsoy