Self motivasyon kültürün bir parçası olabilir mi?
25 Mart 2020
Eski çalışanların yeni çalışanlara mesajı
25 Mart 2020
Self motivasyon kültürün bir parçası olabilir mi?
25 Mart 2020
Eski çalışanların yeni çalışanlara mesajı
25 Mart 2020
Hepsini göster

İklim krizinin yanında duramayız!

Milyonlarca insan iklim krizi ile ilgili eylemlere katıldılar. Dünyanın her yanında aktivistler durumun ciddiyetine dikkat çekmek için çalışıyorlar. Greta Thunberg’in başlattığı okul grevi hareketi beklenenin çok ötesinde ilgi görüyor. İklim krizi, birçoklarına göre bir bilim kurgu distopyası olarak görülüyor.

Bir önceki nesil -yani biz- dünya gezegeninin daima sağlıklı ve güvenli bir yer olacağını sanarak büyüdük. Bugünkü nesil ise gelecekle ilgili kaygılar taşıyor. Birleşmiş Milletler zirvesine gençlerin katılımının sebebi bu. Bence fark yaratıyorlar. Farkındalığı çok yukarı bir noktaya taşıdılar. Nasıl haber olacaklarını biliyorlar ve sosyal medyanın gücünden çok güzel faydalanıyorlar.

Dünya gezegeni böyle “küçük” bir sorunla uğraşadursun, bu tarz konularla ilgilendiğimi bilen bir arkadaşım, yönetimden gelen şu bilgi notunu paylaştı: “Grev, eylem, protesto gibi kamuyu rahatsız eden konularla ilgili paylaşımlar konusunda kurumsal itibarımızı zedelemesi olasılığı sebebiyle dikkatli olmanızı rica ederiz.”

Bu jenerasyon bu yaklaşımı kabul etmez!
Eder gibi görünebilir ama etmez. İklim krizi gibi makro düzeyde önem taşıyan bir konuyla ilgili tavrınızı bu yönde koymanızın çalışan bağlılığı ile ne ilgisi var diye düşünüyorsanız, iklim krizinin farkında olmadığınız anlaşılır. İklim krizini olası sonuçlarını gençlerin gözünden değerlendirmemek kurumsal itibarınızı etkiler.

23 Eylül’de, bu ülkenin en saygın sivil toplum kuruluşlarından biri kabul edilen TÜSİAD (Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği) bir bildiri yayınladı ve dedi ki: “İklim değişikliği ile mücadele amacıyla toplumun tüm kesimlerinde giderek artan duyarlılık, kurumların ve devletlerin etkili bir politika oluşturmasına ve yol haritasını kararlı bir şekilde uygulamasına ivme kazandırıyor. Bilimsel temeller üzerine inşa edilen, politikalar arası tutarlılığı ve bütüncüllüğü sağlayan, katılımcılıkla hazırlanmış, uygulanabilir tedbirler içeren bir yol haritasının kararlılıkla hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”

Ne anlıyoruz bundan? Ben şunu anlıyorum; iklim grevinin/krizinin/eylemlerinin yanında olmak ve çözüm üreten bir yaklaşım benimsemek çok üst düzey bir itibar göstergesidir. Bundan sonra birlikte çalışacağınız jenerasyonun hassasiyetlerini görmezden gelmek, bağı koparmak için çok kısa bir yoldur.

Söylemleriniz önemli!
Yukarıda paylaştığım -kısaltarak ve sansürleyerek- iç bilgi notu, yeni nesil çalışanlarınıza ne söylüyor kısaca özetleyelim mi?

  • Seni izliyoruz! : Sosyal medyada yaptığın paylaşımları izliyoruz. Sen bizim çok demokrat durduğumuza bakma gözümüz kulağımız sende. Özet: Kişilik haklarına saygımız yok.
  • İklim krizi “anarşist” bir tanımdır!: Yok böyle bir kriz. Bunlar gençlerin içine çekilmek istendiği oyunlar. Özet: Bizim bir şeyden haberimiz yok.
  • Senin için önemli olabilir ama bizim için sakıncalı! : Senin hassasiyetlerinin kurumun itibarının yanında nasıl bir önemi olabilir ki? İş bulduğuna şükret ve kurallara uy! Özet: Biz ne yaparsak yapalım, çalışan sadakati yaratamayız.

İklim krizi bir sembol
İklim krizi bir sembol ama güçlü bir sembol. Nefes aldığımız gezegenin geleceğini küçümsemek gibi bir lüksümüz yok. İklimi bu yazıda çalışan sadakati ile ilgili bir sembol olarak düşünün sadece. Suya sabuna dokunmamak bizim neslimizin -genel olarak- bir huyudur. Yeni nesli harekete geçiren dinamikler çok farklı. Anlam ve duygu arayan bir nesil olarak onları böyle güçlü semboller ile birbirlerine ve şirkete bağlamak varken, korkaklık yapmak, bunu da bir bildiriyle ortaya koymak hatalı.

Şu 5 konuda kendimizi değiştirmek ve geliştirmek durumundayız:

  1. Çalışan bağlılığı, insanları aynı amaç ve anlam çevresinde birleştirmektir. Birbirinden her konuda bağımsız hareket eden bir grup bile, iklim gibi, çevre gibi, ihtiyaç sahiplerine yardım gibi anlamlı amaçlar için birlikte hareket edebilir. Bu birliktelik bir yaşam biçimine dönüşebilir.
  2. Kurumlar olarak değerlerimizi ortaya koymak durumundayız. Sürdürülebilir kalkınma için tüm dünya 2030 hedeflerine kilitlenmişken, “Benim böyle bir sorumluluğum yok” deme lüksünüz yok. Çünkü bu yeni dünyanın sorumluluğu ve bu dünyada yer alıp almayacağınıza karar vermelisiniz.
  3. TÜSİAD örneğinde olduğu gibi üst düzey bir tavır sergilemek itibarınızı zedelemez tam tersi artırır. Bu açıklamadan dolayı, bir iş insanı olarak ayrıca teşekkür ederim.

İklim krizinin yanında duramıyor olabilirsiniz, ama krizin sonuçları oluşmaya başladığında nerede duracağınızı şimdiden bir düşünün derimJ

Işık Şerifsoy