Öğrenme ve gelişim ortamlarında devrim
25 Mart 2020
Anlam arayışı
25 Mart 2020
Öğrenme ve gelişim ortamlarında devrim
25 Mart 2020
Anlam arayışı
25 Mart 2020
Hepsini göster

Yaşam enerjisi nereden gelir?

Engage & Grow’un bağlılık programlarıyla ilgili bir sunum hazırlarken ofise çok yüksek enerjili bir arkadaşım geldi. İşlerden, projelerden, hayattan söz ettik. Projeleriyle ilgili heyecanı o kadar güzel yansıttı ki bana, o gittikten sonra, hazırladığım sunum heyecansız geldi, geriye dönüp bir sürü ekleme yaptım. Türkiye’de bir adet vardır. Siz bir işe başladığınızda içeri çok tembel, yavaş ve enerjisiz biri girerse işiniz uzar, aksine capcanlı biri girip de “Kolay gelsin!” derse işiniz hızlanır, kolaylaşır. Büyüklerimiz bazen, tembel birinin girme riskini almadan çocuklara, kapıdan gir de kolay gelsin de hadi derlerdi. Üstüne gelmek denirdi buna, işin üstüne gelenin enerjisinin gelmesi. Başlığı yaşam enerjisi diye attım ama aslında yaşam enerjisi, kurumsal hayatın içinde de en çok aranan ve ihtiyaç duyulan şey.

Sömürenler ve ışık yayanlar
Çalıştığınız veya yaşadığınız ortamlara baktığınızda bazı kişilerin daha parlak olduğunu hissetmiyor musunuz siz de? Güzel veya çok bakımlı olmaları değil onları parlak yapan, iç enerjileri. Bu enerjiye sahip olan insanlar, geliştirildiklerinde, motive edildiklerinde, kıymet verildiklerinde o ışıkla çalışma ortamlarını değiştiriyorlar. E&G programlarında onlardan biriyle karşılaştığımda açıkçası rahatlıyorum. Çünkü onlar, sürecin içinde daha aktif rol alıyorlar, diğerlerini harekete geçirmek konusunda daha istekli davranıyorlar ve doğal olarak akışı rahatlatıyorlar. Daha pratik adımlar atıyorlar ve sonuçları olumlu yönde etkiliyorlar.

Bağlı çalışanların genetiğinde bu enerji yoğun olarak var.

Bu enerjiyi taşımadığı halde bağlılık oranı yüksek çalışanlar yok mu? Elbette var. Ama eğer işyerinizde o parlak ışığı hissediyorsanız, ona iyi bakın. Çünkü, ne kadar parlarsa parlasın, kararlı (!) hatalı tutumlar karşısında her ışık gibi onun da sönme ihtimali var.

Nedir o kararlı tutumlar anımsayalım mı birlikte?

Anımsayalım mı diyorum çünkü hemen hemen hepimiz hayatımızın bir yerinde bu tutumlarla karşılaştık.

Yenilikten korkmak
Eski sistemi devam ettirmek daima daha kolaydır. Herkesin rolü bellidir ve çarklar çalışır. Yenilikten korkanlar bence tembel insanlar. Ve hatta korkaklar. Çünkü yenilik eskinin kusurlarını gözler önüne serer. Yenilikçi bir atmosfere sahip olan şirketlerde ışıklar parlar ve parlamayanlar karanlık yaratırlar. Dolayısıyla bu atmosferin oluşumunu engelleme eğiliminde olurlar. Eğer şirketinizde yenilikçi bir atmosferi ne yaparsanız yapın yaratamadığınızı düşünüyorsanız, nedenini karanlıklarda arayın. Mutlaka gözünüze çarpar.

Öğrenme ve gelişim eksikliği
Şirketlerde uzun yıllar eğitim departmanları oldu. Kişisel ve mesleki eğitimlerle insanların işe ve zamana ayak uydurmaları amaçlandı. Gelinen noktada eğitim departmanlarının ismi öğrenme ve gelişim departmanı olarak değişti. Çünkü öğrenme ve gelişim, tek hamlelik değil uzun soluklu bir çabadır. Bana göre şirketin öğrenme ve gelişime açık olması, kültürünün bir parçasıdır. Öğrenme ve gelişim ortamını baltalayanlar aslında yenilikten korkanlarla aynı kişiler. Çünkü öğrenen ve gelişen organizmalar yenilikçiliği doğal olarak yakalıyorlar. Işıklar ve ışık saçanlar çoğalıyor. Öğrenme ve gelişim alanındaki gelişmeleri baltalayanlar arasında yönetim takımlarının üyeleri de olabilir. Şirket için en tehlikelisi de budur. Liderin tüm aksamalardaki neden-sonuç ilişkisini doğru değerlendirmesi burada kritik önem taşır.

Ekibin bir parçası olmaya direnmek
Engage&Grow’da tüm felsefemizi “biz” kavramı üzerine kurmuş durumdayız. İnsanın insan olarak değeri çok yüksektir fakat kurumsal yaşamda biz olmayı başarmak bağlılıkta büyük önem taşır. Ekibin bir parçası olmayı başarmak, kişisel başarıdan çok ekibin başarısına inanmak hizalanmayı kolaylaştırır. Kişisel başarıya odaklı insanlar, ekip başarısını istemeden sabote ederler. Çünkü pencereleri daha dardır ve bu dar pencereden büyük resim görünmez. Kişisel başarının peşinde koşarken, hem kendileri tökezler hem de birilerine çelme takma peşine düşerler. Dile odaklanmanızı öneririm. Ben dilini abartılı kullanan yöneticilerinize/çalışanlarınıza dikkat edin. Çünkü dil birçok şeyi ele verir.

Seçme ve yerleştirme süreçlerinizde de enerjiye yatırım yapın. Pozisyonun gerektirdiği özelliklere, yetkinliklere sahip insanlar arasındaki son seçimi yaparken enerjiden yana oy kullanın. Farklılık yaratacak olanlar da işe enerji getirecek olanlar da işte onlar. Ve daha önemlisi onları bulduğunuzda, içlerindeki enerjiyi daima yüksek tutacak önlemleri alın. Bence çok kıymetliler.

Işık Şerifsoy