Neredeyse tüm rahatsızlıkların stresle ilişkilendirildiği bir dönemden geçiyoruz. Burada maddeleyerek “takipçi bağlılığı” ile ilgili risk almak istemem ama bir çok hastalık, teknolojik ilerlemelere, tanı ve tedavi yöntemlerindeki olağanüstü gelişmelere rağmen yayılmayı sürdürüyor. Kalp hastalıkları dünyanın hemen her yerinde alarm veriyor. Ve uzun süre görmezden gelinen obezite, kalp hastalığına zemin yaratacak şekilde dünyayı tehdit ediyor.
Gallup verileri esas alınarak ABD’da yapılan bir (https://www.mdpi.com/1660-4601/16/2/230?utm_source=link_newsv9&utm_campaign=item_259850&utm_medium=copy) araştırma, çalışma ortamındaki güven duygusunun, kalp hastalıklarını tetikleyen 7 risk faktörüyle doğrudan ilişkisi olduğunu gösteriyor: sigara, obezite, düşük fiziksel aktivite, zayıf beslenme, diyabet, yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon.
Araştırma çok çarpıcı veriler ortaya koyuyor.
Açık, güvenen bir ortamda çalışmayan çalışanların yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve diyabet olma ihtimali daha yüksek.
Güvensiz ortamlarda çalışanların mevcut sigara tiryakileri olması, kötü beslenmesi ve obez olması daha olası.
Bu tür ortamlardaki kadınlar daha düşük fiziksel aktivite şansına sahip.
Çalışanların kendilerini güvende hissetmedikleri ortamlarda, sigara, obezite, düşük fiziksel aktivite, zayıf beslenme, diyabet, yüksek kolesterol ve yüksek tansiyondan oluşan risk faktörlerinin 4’ü veya daha fazlası görülüyor.
Bu araştırma ABD için gerçekleştirilmiş fakat genel eğilimle ilgili güçlü bir fikir verdiğini kabul etmeliyiz. Çalışan bağlılığı bugüne dek bir verimlilik konusu olarak görülüyordu. Fakat verimliliği artıran en önemli faktörü yeterince konuşmadık: İnsan sağlığını…
Mutlu muyum? İyi miyim?
İyi bir danışman, insanlara burada mutlu musun diye sorulduğunda yüzlerinde beliren ilk tepkiyi gözden kaçırmaz. Bu tepki bir anket yanıtının çok daha ötesini söyler. Coşkulu bir “kesinlikle” yanıtı tatmin edicidir. Düşünülerek ortaya konmuş bir “yani, evet” yanıtı sohbeti açmaya yeter. “Genel olarak” yanıtının ardından bir kitap dolusu malzeme çıkabilir.
Çalışanların mutluluğunun ve iyi hissetmelerinin sizin sorumluluğunuzda olmadığını düşünüyorsanız, verimlilik ve insan sağlığı arasındaki korelasyonu henüz fark etmemiş olabilirsiniz. Bugüne dek mutlu çalışan verimli çalışır cümlesine inanıldı ama mutsuz çalışana yönelik sağlık tehditleri konu dışı bırakıldı. Ne de olsa herkes kendi sağlığından sorumlu olarak düşünüldü. Şimdi öyle olmadığı görülüyor.
Ben yine bu konudaki soru ve düşüncelerimi maddeler halinde sıralayayım.
Bunun gibi bir çok soru sorabiliriz kendimize.
Fakat ilk sorumuz bence şu olmalı: Mutlu muyum ve iyi miyim?
Değilsem neden? Herkesin iyiliğinin ve mutluluğunun bir çok parametresi olabilir ama iş yerindeki mutluluk yönetim takımlarının sorumluluğunda.
Bu durumda mutsuzluğa bağlı sağlık sorunları da öyle değil mi?
Işık Şerifsoy